Ülkemizde radyo yayınlarının 85 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. Devlet ve hükümetlerin elinde gelişen radyo yayınları, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de televizyon yayınlarının başlamasına kadar giderek artan bir ilgi ile izlenmiş, toplumun gözü kulağı olmuştur. 1968 yılında televizyon yayınlarının başlaması radyoya olan ilgiyi azaltmış; radyo yayınları bu rakip karşısında kendini yenileyememiştir. Kuşkusuz buna TRT'nin tek düze, kamu hizmeti yayın anlayışının sıkıcı yayın formatı da eklenince radyo kitle iletişim aracı olarak önemini iyice yitirmiştir. 1990'lı yılların başında özel radyo yayınlarının başlaması ile radyo yayınları tekrar ilgi görmeye başlamıştır. Bu dönemde klasik radyo yayın anlayışı değişmiş; format ve içerik farklılığı özel yayıncılığa damgasını vurmuştur. Radyo yayıncılığı bu kez "müzik kutusu" görevini üstlenmiştir. Zaman içerisinde özel radyo yayınlarında -rekabetin de etkisiyle- farklılaşmalar olmuş; tematik kanalların kurulması, yayıncı kadrosunun deneyim kazanarak profesyonelleşmesi, radyo yayınlarında toplumun küçük kesimlerine seslenen yayınların yapılması gibi nedenlerle radyo yayınları farklı işlevler üstlenmiş ve yeniden toplumun ilgi odağı olmuştur. "Radyo Yayıncılığı" kitabı, bu değişen süreç içerisinde devlet ve özel kesim yayıncılığını hem yönetsel, hem de program açılarından ele alarak anlatmaktadır. Bir açıdan özel kesimin "reklama dayalı" radyo yayıncılığı anlayışı, diğer taraftan ise TRT'nin 1964'ten bu yana yürüttüğü "kamu hizmeti yayıncılığı" anlayışı ile karşılaştırılarak verilmektedir. Ancak bu bilgilerde, kurumsallaşmış radyo anlayışı önemsenerek bir ekol olan TRT'nin radyo kalıplarına ağırlık verilmiş; örnekler daha çok bu tür radyo yayıncılığı anlayışından seçilmiştir. Kitabın bu basımında, son yasal düzenlemelere göre bir yayıncının gereksinim duyduğu yayın ilkeleri ile ilgili düzenlemeler de yer almaktadır. Kısacası, "Radyo Yayıncılığı" kitabı, A'dan Z'ye radyoculukla ilgili her konuyu kapsamaya çalışıyor… |