"İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi SEVMEDİKÇE iman etmiş sayılmazsınız."
Sevgili Peygamberimiz bu sözüyle ne demek istiyor sizce?
Cennete girmenin ve dahi cennet gibi bir dünyada yaşamanın tek yolunun sevgiden yayılan enerjiden geçtiğini...
Benim anladığım bu...
Hayatta iki büyük kutup var POZİTİF VE NEGATİF.
Ve İki büyük enerji var SEVGİ ve NEFRET (korku ve endişede buna dahil)
Kalp her zaman sevginin sembolü sayılırdı. Ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar kalple ilgili bir gerçeği daha ortaya çıkardı.
Kalbin manyetik alanının beyinden 5000 kat daha geniş olduğunu!
Beynimiz bile tüm sinyalleri kalpten alıyormuş.
Kalbimiz inançlarımızı ve duygularımızı elektromanyetik titreşimlere ve dalgalara dönüştürüyor ve Kalpten çıkan bu elektrik sinyalleri, insanın bütün hücrelerine olumlu veya olumsuz tesir ediyor, aynı zamanda sizinle 50-70 santimetre mesafe içinde kalan diğer insanların duygu ve düşüncelerine de tesir ediyor...
Şöyle bir şey okumuştum.
İnsanların kalpleri bileşik kaplar kanununu andırır. Birbirine açık bir kanalcıkla bağlı olan kaplardan birine hangi sıvı konulursa diğer kaplara da aynı sıvı geçer. Kalplerde bu özelliği taşır. Birbirine bir takım duygularla bağlı olan iki kimseden biri öteki için ne düşünüyorsa o da beriki için aynı şeyi düşünür.
Min kalbî ilâ kalbike sebila.
"Benim kalbimden senin kalbine yol vardır."
"Düşünün ki bir insanın negatif hali çevresinde bulunan herkesi etkiliyor. Veya tam tersi bir insanın pozitif hali çevresindekilere de bulaşıyor.
Bir kere nefreti seçtiğinizde bir daha nefret üzerinden ilerler her şey. Çünkü: "Benzer daima benzeri çeker!"
Sürekli öfkeli ve nefret dolu söylemlerle sadece olanı körüklediğinizi bilin istedim.
Kalbimiz inandığınız ne varsa kodlayarak evrene yolluyor. Dolayısıyla İç alemimizde sahip olduğumuz her şey, dış alemde de karşımıza çıkıyor.
Çünkü dış dünya her zaman iç alemimizi yansıtır.
O zaman diyorum, kalbimizle her şeyi değiştirebiliriz. |