|
|||
TÜRKÇE ELDEN GİDİYOR! | |||
Adem ÜÇÜNCÜ | |||
diksiyonkursutrabzon@gmail.com | |||
80’li 90’lı yılları hatırlayanlar var mı? Güzel yılların yaşandığı zamanlardı. Yazı yazmak için parmaklarımızı değil siyah kurşun kalemimizi kullandığımız yıllar. Hatta daha çok pratik zekâya sahip olduğumuz yıllar desek daha doğru olur. İnsanların zihinlerini meşgul edecek tek şey; kitaplar ve konu komşu, mahalle sohbetleriydi. Daha sonra 90’lı yılların ortalarına doğru Hey ‘’George’’ Corç versene Borç, olmaz Maykıl ‘’Michael’’ bende de yok, Amerikanlar eskidi bunlar Türkiş ‘’Turkish’’ Kovboylar gibi safsata şarkılar hayatımıza girmeye başladı. Özel televizyonların da yaygınlaşmasıyla yabancı filmlerin Türkçe Seslendirilmesi ‘’ Dublaj’’ yaygınlaşmaya başladı. Benim gibi seslendirme işiyle uğraşan arkadaşlar iyi bilir. Yabancı filmlerin orijinal seslendirmelerinde bol bol küfür vardır. Türkçe dublajlarda o küfürler yerine; Lanet olsun, kahretsin, aşağılık herif gibi sözler kullanılır. Bir de Amerikan Dublajı denen bir icat çıkmıştır. ‘’Hey dostum naber, çak bir beşlik, tamam adamım, bay bay’’ gibi sözcükleri duydukça bu sözcükleri de Türkçeye uyarlamaya başladık. Özellikle çocukların dilinden düşmeyen bu kelimeler Türkçeyi bozuk bir dil haline getirmiştir. İnsanlar Türkçedeki bozuk kelimeleri kitaplardan değil, görsel medyadan öğrenmeye başlamıştır. Hal böyle olunca televizyon kanallarındaki bazı Televizyon Program Sunucuları daha Türkçe bir tabirle Televizyon İzlence Sunucuları da bozuk bir Türkçeyle bizlere seslenmiş oldular. Eski TRT Spikeri Rüştü Hoca'nın kitabından birkaç alıntı yapmak istiyorum: Senin boyun bosun kaç? İç bölgelerdeki hava sıcaklık değerlerini öğrendik, şimdi dış bölgelere geçiyoruz. ''Bunun içi dışı var mı?'' Evet sayın seyirciler şimdi önemli bir konuğumuz var ama daha önemsiz bir konuk gelecek. Dj Ece: Teşkür ederim, der. Yavuz BİNGÖL ''Teşekkür olacaktı diye uyarır, Ece kızımız dinlemez ve teşkür'e devam eder, Yavuz BİNGÖL stüdyoyu terk eder'' Bu gibi örnekler saymakla bitmez. Ah şu geliyolar, yapıyolar, ediyorlar, napıyosunlar yok mu? R'leri yuta yuta R harfini yok ettik.Bir de kalkmış Beyaz'a yükleniyoruz, adam R'leri telaffuz edemiyor diye. Etmesin de! R mi kaldı? R harfini yutmadan hakkını vererek konuşan kaç insan kaldı? SÖMÜRGECİLİK İşin bir de perde arkası var. Bundan 8 yıl önce Türk Telekom'un Jettvell adlı reklamı, bazı operatörlerin ‘’Konuşuyoooooo’’ haydi sende Like’la özellikle youtube video paylaşım kanalında youtuber denilen video kanal sahiplerinin haydi arkadaşlar sizden Like bekliyorum, 1000 like gelir ise söz ikinci videoyu çekeceğim gibi anlamsız lafları, Radyo ve Televizyon Sunucularının bay bay, süper gibi lafları, özellikle gençlerin dilinden düşmeyen ‘’Kanka Napıon? İyi Kanka takılıoz, Kanka ya Süper!’’ söylemleri ve asıl sorun sömürgecilik dediğimiz, özellikle Trabzon’daki işletmelerde sıklıkla rastladığım ya Türkçe ve İngilizce kelimelerin bir arada kullanılması ya da tamamen İngilizce kelimelerden seçilmiş işletme adları karşımıza çıkıyor. Bu İşletme Sahibi arkadaşlarımız darılmasın, dokundurma olmasın diye bu isimleri paylaşmayacağım. Ama örnek vermek gerekir ise Ahmet Mobilia, Peynir Shop, Loren Coffe, Kalkınma Time, Kampüs gibi örneklendirebiliriz.
OKULLARDA KONUŞMA DİLİ EĞİTİMİ YOK! Gerçek şu ki çoğu öğretmenlerimiz konuşma dilini bilmiyor. Öğrenciler hep yazı dilini öğreniyor. Fiiller, edatlar, özne ve yüklemler, sıfatlar, tamlamalar her şey tamam peki konuşma dili nerede? Düzgün Türkçe konuşmak için yazmak yetmiyor. Bazı liselerde seçmeli ders olarak diksiyon dersleri veriliyor. Yıllarca branşı olmayan öğretmenlere seçmeli ders verdiler. Hatta bu öğretmenler arasından benden yardım isteyen birçok kişi var desem inanır mısınız? Bir öğretmen şöyle diyordu: Benim çocuk okulda seçmeli ders olarak diksiyon dersini alıyormuş. Çocuğun söylediğine göre hoca bile düzgün Türkçeyle konuşamıyormuş. Burada suçu öğretmenlere yüklemiyorum. Her öğretmen kendi branşında kendisini geliştirmeli. Diksiyon Eğitimi gerçekten meşakkatli ve bir o kadar zor bir eğitimdir. Aralarında pelteklik sorunu olan, harfleri yanlış boğumlayan, akıcı konuşamayan birçok insan var. Kaldı ki herkesin farklı bir ses perdesi vardır ve onu görerek eğitim vermek gerekir. Umarım Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda iyi bir adım atarak dilimizi düzeltmemize yardımcı olur. GÜNDE KAÇ TÜRKÇE KELİME KULLANIYORUZ? O kadar çok Türkçe kelime var ki sayısı 100.000’i buldu. Ama biz ortalama günlük 200 ila 300 kelimeyle yetiniyoruz. Size birkaç örnek verebilirim. Tabela ‘’Tanıtı’’ Kampüs –Yerleşke, İzolasyon –Yalıtım, Filtre-Süzgeç’’ olarak kullanılmaktadır. Türkçede en çok Arapça kökenli kelimeler kullanılmaktadır. Çünkü Latin Alfabeli Türkçeye geçmeden önce Osmanlı Türkçesini kullanıyorduk. Hal böyle olunca Türkçeye geçmiş Arapça kelimeler de mevcuttur. Tabii bu kelimelerin doğru telaffuzunu da bilmek gerekir. Mesela Arapçada Uzun A, Uzun E gibi ünlü harfler varken, Kalın K ‘’Kaf’’ ince K ‘’Kef’’ ince L gibi harfler de mevcuttur.
SOKAK AĞIZLARI Asıl sorun bu da değil. Ne yazık ki Trabzon’un kötü bir konuşma ağzı var. Burada yaptığım eleştiri Trabzon Ağzı ya da Trabzon Şivesi değil. Elbette ki ağızlar yaşayacaktır. Haçan Ahmet geleyrum, ne yabaysın, napayruk gibi söylemlere sözümüz yok. Fakat konuşurken biraz kaba konuştuğumuzun farkında değiliz. Özellikle bu konuda esnaf ve şoför kardeşlerimiz dikkatli olmalılar. Bir dolmuşa bindiğimde şoföre bir şey sorduğumda cevap olarak: He, he he, oyle oyle, otur hauruya gardaşım, evet gardaşım gibi kısa ve keskin, sert üslupları değiştirmemiz gerekiyor. Trabzon’u çok iyi temsil etmemiz gerekiyor. Bir örnek vermek gerekir ise kısa dönem askerliğimi Edirne’de yapmıştım. Edirne’nin sokak ve caddeleri biraz Trabzon’u andırır. Trakya Ağzını bilirsiniz: Napıyon beya, aynı beya, Ayri ‘’Hayri’’ abi yok mu? Gibi H harflerinin yutulması, bazı harflerin atlanması gibi bir ağza sahipler. Fakat Edirneli'lerin insanlarla iletişimleri çok iyidir. Her ne kadar yöresel ağız ve şive olsa da üslupları temiz ve sade. Bu yazdıklarıma kızacak şoför arkadaşlarımız olacak diye düşüyorum. Bundan birkaç yıl önce Akçaabat ve belli başlı İlçelerdeki şoförlere İletişim Eğitimi verilmişti. Daha önce kendim de bizzat şoförlere Diksiyon, Stres ve Öfke Kontrolü eğitimi vermiştim. Birkaç sene önce şoförlere eğitim veren Hoca da oldukça donanımlı bir hocaydı. Ama ne yazık ki eğitimden sonra aynı hataları tekrar tekrar yaşıyoruz. Demek ki eğitimden ziyade biraz da istek olmalı. Şoförler Odası Başkanı’nın da bu konuda çalışmalar yapması, şoförleri motive etmesi, onları sosyal alanlarda geliştirmesi gerekiyor. Şoförlük sadece insanları bir noktadan diğer bir noktaya ulaştırmak olmamalı.
GENÇLER KRAL, BAŞKAN, REİS’TEN VAZGEÇİN! Evet gençler bu kelimelerden lütfen vazgeçin. Birkaç ay önce bir arkadaşım 70 yaşlarında bir amcaya adres sormak için seslendi: ‘’Reis bakar mısın! Falanca kahve nerede acaba?’’ İşte bu reis kelimesini duyduğumda arkadaşıma: Adam 70 yaşında amca ya da beyefendi desen iyi olmaz mı dedim? O da ‘’Evet de zaten büyük olduğu için Reis’’ dedim, dedi. Arkadaşım ne yazık ki ne söylediğinin farkında değildi. Özellikle gençlerimizde ‘’başkan’’ sözcüğü moda oldu. Başkan naber, reis naber, gardaşım nabaysın? Gardaşım sözcüğü de çok kaba bir tabir, özellikle Trabzon ağzıyla söylenmesi hoş olmuyor. Kızların da sürekli ‘’Kanka naber, Kankaaaaaaaa’’ söylemleri yok mu? Öğretmenlerimize ve velilerimize çok iş düşüyor. Gelin dilimizi düzeltelim, Trabzon ağzıyla da konuşuyorsak daha üsluplu daha güzel konuşalım. Türkçeyi sevelim ve yaşatalım.. Bu yazıyı sosyal ağlarda paylaşarak, kampanyamıza destek olabilirsiniz. Sağlıcakla kalın... İlgilenenler için: www.trabzondiksiyon.com
|
|||
Etiketler: TÜRKÇE, ELDEN, GİDİYOR!, |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.