Moved Permanently

Allah’u Teâlâ’ya hamd olsun Hazreti Muhammed’e (s.a.v) Aline ve Ashabına ve onu izinden yürüyenlere selam olsun.

Her işin başı ve sonu mutlaka vardır. Doğru rehber ve izlenmesi gereken metod, bizi hedefe ulaştırır. Bunun için yapmamız gereken ise; nereden başlamamız gerektiğidir. Osmanlı bu eksikleri tespit ederken daha çok o zamanın ihtiyacına göre ıslahatlar tanzim ederken, eğitim alanında bir takım düzenlemelere gitmiştir. Ozamanın şartlarına göre her ne kadar yeterli olmasada yetersizkadro ve alt yapıya rağmen, ilk orta lise gibi mektepler, her yerde olmasada belli merkezlerdeaçılmaya başlanmıştır.Osmanlının açtığı okullar haricinde de misyoner ve papaz okulları,Fransız, Alman Amerikan kolejleri de eğitim ve öğretim vermekteydi.  Eğitim uzun bir yatırım olduğundan kadrolar istenilen düzeye erişemeden Fransa İngiltere ve Almandan devşirilen eğitim modelleri ile bir harmanlama yapılmış lakin istenilen netice hâsıl olmamıştır. Medreselerin belli bir düzen de eğitim verememeleri İmparatorluk içerisinde eğitim birliğinin sağlanamaması kalifiye eleman ve adam eksikliğine ve tabii ki gerilemekte olan imparatorluğun bitme noktasına getirmiştir. Elbette bunda uzun süren savaşlarında etkisi mevcuttur. Rol modellerimizin yeni disiplinler geliştirmesi, kaynak kullanımı, nüfus,  sanayi gelişimlerinin de etkisi mevcuttur.

Geleceğin dünyasına yön verecek olan güç; iyi yetişmiş ve insana yatırım yapanların kazanacağı bir dünya olacaktır, hiç kuşkusuz. Sürekli gelişen ve değişen dünya da mübadelelerin artık anlık yapıldığı, ışık hızında veri akması buna örnek gösterilse de bunun nasıl işleneceği hangisinin faydalı hangisinin faydasız olduğu, bunları nasıl kullanmamız gerektiği incelendikten sonra veriler paylaşılmalardır. Geleceği şekillendirmek için çok büyük yatırımlar eğitim alanında yapılırsa kazanılacaktır. Geleceğe yapacağımız yatırımda en önemli husus; medeniyetimizi geleceğe nasıl taşıyacağımız sorusu karşımız da durmaktadır.

Eğitim alanın da yaşana en büyük sıkıntı Amerika ile 1947 senesinde imzalanan Fulbrigth antlaşması ile eğitim Avrupa merkezli değil de Amerika merkezli hal almıştır.Eğitimde söz sahibi olan Amerika; Türk milletini hem köklerinden hem dinin de dönüştürmek için yan destekleri ile TV radyo gazete ve sinema ile de kendi kültürünü destekleyen ağını kurmuş ve işletmeye başlamıştır.  Ve devam etmektedirler. Bu eğitim işinden anlayanlarında Amerika’nın yanında yer alması ve yaptıkları manipülasyonlar ile de milletimizin eğitim alanındakendi kimliğinden,değerlerinden uzak eğitim politikaları, insan ilişkilerinde soyut, ne örf, ne gelenek kalmasına, tabansız köksüz bir insan modeli ile karşı karşıya getirildik.İslam kültür ve medeniyetinden,Türk örf ve ananelerinin artık marjinal gibi göstermek adına televizyondan yayınlanan dizilerde, pompalanan ahlaksız aile ilişkileriylededesteklenmektir.

Laik eğitim modeli ile din eğitim modeli diye ayrım yapılması aynı yerde yaşan çocukların biri dinli biri dinsiz alt zeminde bölünmesine alttan alttan ilk adımları atılmıştır. Var olan sloganda buna en iyi malzeme olmuştur “Din elden gidiyor”. Sünnetsizlerinde aradığı ortam ve iklimler de müsait olunca artık;Rehber ve merkez kayması yelkovanın hızla dönmesine ve Türk İslam medeniyetinin dağılmasına;Anglo sakson Proto hırıstian kültürünün içimize girmesine kapı aralanmıştır.Bu da İslam medeniyetine; Dinine, Rehberine O’nun doğru yoluna oturan şeytanların uşakları ile baltalanmıştır.

Merkezde olması gereken ve yeni eğitim modelimizin Hazreti Muhammed’in (s.a.v) bıraktığı sünneti ile kendimize geleceğiz.  Devam edeceğim.

Selam ve Selametle Osman Lermioğlu